Yaşar Miraç ve Sistem Eleştirisi: Trabzonlu Delikanlı Üzerine Bir İnceleme
Çevirmen, yayıncı, öğretmen olan şairin asıl adı Miraç Çolaktır. 9 Eylül 1953’de Trabzon’da açar gözlerini dünyaya. Gençlik yıllarında Trabzon’un yerel gazetelerinde ve Türkiye’deki edebiyat dergilerinde şiirleri yayınlanır. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden 1981 yılında mezun olmuştur.
1978'de Ankara'da aylık Yeni Türkü Sanat Gazetesini yayınlamıştır. 1979'da Yeni Türkü Yayınları'nı, 1981'de genç şairlerin ilk şiir kitaplarını basmak üzere Yeni Türkü Şiir Yayınları'nı kurmuş ve yönetmiştir.
1983'te Almanya'ya gitmiş ve emekli olana dek Gelsenkirchen’de Türkçe öğretmenliği yapmıştır. 1996'da Almanya'daki ilk Trabzonlular Kültür Derneği'ni arkadaşlarıyla beraber kurmuş ve üç yıl boyunca başkanlığını sürdürmüştür.
Kemençenin Türküsü adlı senaryosuyla 1978’de Kültür Bakanlığı Yarı Belgesel Kısa Film Senaryo Ödülü, ilk şiir kitabı Trabzonlu Delikanlı ile 1980 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü ve "Dilsiz Sevdalılar" adlı şiiriyle 1983 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü’nü kazanmıştır. 1999’da Trabzon Gazeteciler Cemiyeti tarafından Yaşar Miraç'a Yılın Sanatçısı ödülü verilmiştir.
Şair; bir söyleşisinde şiire merakının ilkokul çağlarında başladığını, gençliğinde Nazım Hikmet, Cahit Külebi, Yesenin, Eluard, Neruda, Lorca'dan etkilendiğini, toplumcu şairlerden ilham aldığını, şiirlerinde ritmin ve lirizmin önemli bir yere sahip olduğunu, şiirlerinin yazıldıkları döneme dair izler taşıdığını belirtir.
Şiirlerinde sistem tarafından sömürülen halka değinen şairlerden biridir Yaşar Miraç. Bu adaletin çiğnendiği, emekçilerin emeklerinin karşılığını alamadığı “çarka” karşı durur dizelerinde. Şairin ilk şiir kitabı Trabzonlu Delikanlı’da (1979) bu karşı çıkışı bazı şiirlerde görürüz. Emekçi halkın nasıl sömürüldüğüne odaklanır bu şiirler daha çok ancak bir umut meşalesi de taşır yanında, tüm o haksızlıklara karşı.
Yaşar Miraç'ın ilk eseri Trabzonlu Delikanlı’da kırk şiir, onun deyimiyle kırk “türkü” bulunmaktadır. Bu kitap için kendisi, “Trabzonlu Delikanlı’daki şiirleri bir destan gibi yazdım. Sonra onları böldüm, her birini ayrı ayrı şiirler hâline getirdim. Yerel unsurlardan beslendim, onlardan sözcükler kattım, tabii tadında bırakarak.” der (bk. Şişman 2023). Mehmet H. Doğan bu şiirleri, "Türkülerdeki duygulanım biçimine, algılama özgürlüğüne; kısacası Karadeniz insanının kendine özgü şiir diline yetkiyle sahip çıkış var, ona sımsıkı bir bağlılık var.” (bk. Şişman 2023) tespitiyle değerlendirmiştir. Trabzon'u ve Karadeniz'i konu alan diğer şairlerden Yaşar Miraç'ı ayıran temel özellik, onın coğrafyayı İstanbul Türkçesiyle değil, şiirlerini yöre halkının diliyle yazmış olması ve içten bir lirizmle anlatmış olmasıdır.
Şairin Trabzonlu Delikanlı ile Gül Ekmek ve Taliplerin Ağıdı eserleri 12 Eylül 1980 sonrası yedi yıl yasaklanmıştır. Yıllarca öğretmenlik yaptığı madenci kenti Gelsenkirchen’deki madencilerin yaşamına dair gözlemlerinin izlerini taşıyan Kömürkirchen (2015) adlı kitabının gelirini Soma Faciası'nda yaşamını yitiren işçilerin ailelerine bağışlamıştır. 1001 Şiir'de (2002) ilk şiirlerinden dergilerde kalmış şiirlerine dek pek çok şiirini bir araya getirerek yayınlamıştır.
Şiirleri Rusça, Yunanca, Almanca ve daha birçok dile çevrilmiştir. Başta Yeni Türkü grubu olmak üzere yüze yakın şiiri (“Gurbete Kaçacağım”, “Hamsiye” gibi), müzisyenlerce bestelenmiştir.
Daha önce de belirtildiği gibi Trabzonlu Delikanlı eseri 40 şiirden/türküden oluşmaktadır ve bu eserlerin temaları sevda, yöresel ögeler, üst sınıf eleştirisi, direniş, umut gibi muhtelif bir skalada ilerler; bu yazıda ise şairin bazı şiirlerinde sistem eleştirisini nasıl dile getirdiğinden bahsedilecektir.
Şair, “akar yakamoz” adlı şiirinde, emek verenlerin emeklerinin karşılığında onlara bir şey kalmadığını vurgular; mısır tarlasında çalışmanın, çay toplamanın, fındık dallarında uğraşmanın karşılığı alınmaz:
Söyleşin emek canları
Oy yoksul canlar söyleşin
Harmanda tütün damında
Dere ırmak akan terin
Ne kalır karşılığında
Tarlasında süt misirin
Ne kalır çay sepetinde
Dalında bakır fındığın
Ne kalır çorba tasında
Yoksul canlar sofrasında
Kırk gözeden akan terin
Emeğin karşılığında
Uğraşıp dur yorul didin
Kıvran yokluktan acıdan
Bu ters çarkı kırmak için
Söyleşin canlar söyleşin
(Miraç, 1979: 12).
Ancak şairin de belirttiği gibi bu “çarkı” kırmak için yoksulların söyleşmesi, birlik olması gerekmektedir.
Şair, “karşılama” adlı şiirinde, yoksulların onca emekleri karşılığında aldıkları şeyin zulüm olduğunu söyler ve bu “haksız alışverişin” bir gün biteceğine dair umudunu bildirir:
Verdiğimiz emek güldür
Aldığımızsa zulümdür
Acı başlar işte buradan
Bu haksız alışverişten
(…)
Bu acıları yaratan
Emeği kurutan çarktır
Bu kara çark kırılmadan
Acılar bitmeyecektir
Ey sular ey gelin sular
Kıracağız biz bu çarkı
Yakındır uzak değildir
Yakındır uzak
Ey sular ey gelin sular
Sanmayın bu kor acılar
Bir gün bitecek değildir
Bir gün bitecek
-Çalsana kemençe
Gelmedi mi zaman
Çalsana çalsana
Gelmedi mi zaman?
-Çalamam çalamam
Hele gelsin zaman
Çalarım çalarım
Çalarım o zaman!
(Miraç, 1979: 29-31).
O gün geldiğinde, “kor acılar” bittiğinde çalacaktır kemençeler, böylece ezilenler o acısız günlere geri dönecektir.
Ancak şairin bazı şiirlerinde bu sisteme karşı diretmenin bir sonuca varmayacağının söylendiği, umutsuz bir havanın hüküm sürdüğü dizeler de vardır: “der ki bu işten ne çıkar / bu ayışık çocukları / gene yokluk acı sarar” (Miraç 69), “çabalarlar uğraşırlar / gene yokluk gene acı / gülmez yüzleri yüzleri” (Miraç, 1979: 84).
“Çömlekçili çıraklara türkü” adlı şiirde, yoksulların ezildiği bu sistemden “kara düzen tezgahı” ve “sömürü testeresi” diye bahsedildiğini ve bu düzenin emektarları nasıl hapsettiğini görürüz:
Oy benim öksüz yüreğim
Kara düzen tezgahının
Kısılmış mengenesine
Her gün yeniden yeniden
Ağda balık kafeste kuş
Çırpınır da yürekleri
Çarpar acının teline
Çömlek denilen yerde
Hey benim öksüz yüreğim
Anadan doğdu doğalı
Zor yaşayanlar gidiyor
Oy benim öksüz yüreğim
Sömürü testeresinde
Kerte kerte can gidiyor (Miraç, 1979: 40).
Şair, “emine hala’ya türkü” adlı şiirinde, seslenip sorar Emine Hala’ya sömürüsüz bir yaşam var mıdır diye, belki de tüm insanlığa seslenmektedir bu dizelerle:
İnsan insanı neden
Neden sömürür
Aklını yorar yorar da
Öylece yürür
Emine hala emine
Emine hala
Yaşanmaz mı sömürüsüz
Kardeş kardeş ha
(Miraç, 1979: 86).
Şair, “ismail aga’ya türkü” adlı şiirinde, “ismail agam” diye seslenerek onun gibi emekçilerin uzun zamandan beri nasıl gözlerinin bağlanıp haklarının yendiğinden bahseder ve çok çalışmanın ve emeğin karşılığının illa verildiğine dair görüşün doğru olmadığını söylemek ister:
Ona kader demişlerdir
Alınyazı demişlerdir
Alçakgönül ol da ağa
Sen çalış hakkın verilir
Bu dünyada kimin hakkı
Kimde kalır demişlerdir
Yanlış agam yanlış
Bu yoksulluk bu acılar
Ak alnına yazılmamış
Oy yanlıştır agam yanlış
Çalışana vermezler de
Kendi alır kendi alır
Koluna gücün verir de
Ak alnını terletir de
(…)
Ama gelir elin oğlu
Kapar da elinden alır
Çalar da elinden alır
Yarı açlık bir payı geri
Atıverirler önüne
İsmail agam
İsmail agam
(Miraç, 1979: 94)
Şair, “bir fırat türküsü” adlı şiirinde, her doğan canla sömürüsüne devam eden bu sisteme bir gün ket vurulacağından, yoksulların “acı susuşunun” sona ereceğinden bahseder:
Bala canlar yavru canlar
Doğar büyür sürünmeye
Ağa tarlasında sarı
Öküz gibi sürülmeye
Bala canlar yavrucaklar
Oy gözleri kan çanaklar
Bugün acı susuşunuz
Yarın gelip doruklaşır
Biter haksızlıklar biter
Halk düğününde namlular
Işıklanır halay çeker
(Miraç 116).
Görüldüğü üzere şair, şiirlerinde yoksul insanların ezilmesinden, sömürülmesinden bahseder ve bunu bazen bu sistemi yok etme umuduyla, bazen de ne olursa olsun bu “çarkın” dönmeye devam edeceğine dair karamsar hissiyatla yapar ve bunu yaparken de sık sık yöresel ve kültürel imgelere başvurur. Şişman'ın da çalışmasında belirttiği üzere (2023: 19) Miraç'ın şiirlerinde halk dilini kullandığı, halk diline ait deyişlere yer verdiği görülür ki bunu toplumcu gerçekçi bir eserin özelliklerinden biri olarak saymak mümkündür. Bu nedenle Miraç'ın adı geçen şiirlerde sömürücü düzeni eleştirerek toplumcu gerçekçi bir yaklaşımla emekçileri "mengenesine sıkıştırmış" düzene karşı birliği, beraberliği ve bilinci ön plana koyduğu görülebilir ki bu bilinç emeğin karşılığını vermeyip diğerlerinin çabalarıyla zenginliğine zenginlik katanlara karşı gelmek için elzemdir.
Kaynakça
Miraç, Y. (1979). Trabzonlu Delikanlı. Cem.
Şişman, G. (2023). Çam Sakızı Ozan Armağanı Kırk Türkü: Yaşar Miraç’ın Trabzonlu Delikanlı Adlı Şiir Kitabı Üzerine İnceleme. Rumelide Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi (32), 604-623. https://doi.org/10.29000/rumelide.1252815
Comments