top of page
Yazarın fotoğrafıSebahat Küçük

Sosyal Medya Paylaşımlarının Toplumsal Olaylar Üzerindeki Etkisi



Şu anda bulunduğumuz dönem, enformasyon çağıdır. Enformasyon çağının 20. yüzyılın sonlarına doğru başladığı varsayılmaktadır ve bu çağın doğuşunda bilgisayar ve internetin kullanımının yaygınlaşması ana etkenlerdir. Bu sayede bir dönüm noktası yaşanmış ve dijitalleşme başlamıştır. Dijital, kelime kökeni olarak Latince ‘digitus’tan türemiştir ve parmak anlamına gelmektedir (Balbi & Magaudda, 2018: 7). Türkçeye ise dijital olarak çevrilmiştir ancak bazı kaynaklarda sayısal kelimesi de kullanılmaktadır. “Söz konusu sayısallık, bilgi teknolojileri literatüründe 1 ve 0 rakamlarından ibaret bir ikili (binary) sisteme karşılık gelmekte ve bu nedenle bilgiye (veriye) dayalı bu sistem ile ilişkilendirilen her şey dijital sıfatıyla nitelendirilmektedir” (Polat, 2016: 420).


Bu durumda denilebilir ki “Dijitalleşme süreci, Üçüncü Sanayi Devrimi ile başlamıştır. Birinci Sanayi Devrimi, su ve buhar gücünün mekanik üretim sistemleri üzerinde kullanılması ile başlamış; İkinci Sanayi Devrimi elektrik gücü kullanarak seri üretimlerin yapılması ile başlamış ve Üçüncü Sanayi Devrimi, elektroniklerin kullanımı ve bilgi teknolojilerinin geliştiği ve üretimin de gittikçe otomatikleştiği bir süreçle başlamıştır” (Mert, Güner vd. 2022). Dördüncü Sanayi Devrimi ise dijital devrim olarak da adlandırılmaktadır.


“Dördüncü Sanayi Devrimi ile modüler yapılı akıllı fabrikalar kapsamında fiziksel işlemlerin siber-fiziksel sistemlerle izlenmesi, fiziksel dünyanın sanal bir kopyasının oluşturması ve merkezi olmayan kararların verilmesi hedeflenmektedir” (Mert, Güner vd. 2022). Dijitalleşmeyle birlikte eskiden odaları kaplayan bilgisayarlar evlere girmiş, akıllı telefonlar ise oldukça hızlı bir şekilde bizleri bağımlı hâle getirmiştir. Bu gelişmeler yaşanırken bir yanda da sosyal medya uygulamalarıyla birlikte kendimizi tamamen dijital dünyanın içinde bulmuş bulunmaktayız.


Ünlü Kanadalı Profesör Marshall McLuhan 1960’lı yıllarda o dönem için en gelişmiş kitle iletişim aracı olarak televizyon varken “Küresel Köy” kavramını ortaya koymuştu (McLuhan, 1962). McLuhan’a göre dünya gelişen teknolojilerle birlikte bir köy kadar küçülmüş ve iletişim kolaylaşmıştır. Ben bu kavramı, artık küresel bir köy yerine her birimizin ufak bir odada dip dibe yaşayan insanlar olduğumuzu söyleyerek değiştirmek istiyorum. Her birimiz sahip olduğumuz teknolojiler sayesinde milisaniyeler içinde tüm dünyadaki olaylardan haberdar olabiliyoruz. Durum böyleyken dünyanın bir köy halini aldığını söylemek yerine daha da küçülüp hepimizi bir odaya sıkıştırdığını söylemek daha doğru olacaktır. Hepimiz bir odada yaşarken dışarıda yaşanan olayları nasıl etkilediğimiz konusu ise bu yazımın ana teması. Dünyada her gün çeşitli toplumsal olaylar oluyor. Peki biz ellerimizin arasına dünyayı sığdırabilirken bu olayları nasıl etkiliyoruz? 


Dışarıdan bakıldığında sosyal medya insanların zamanlarının doldurdukları, hatta boşa harcadıkları, bizler için çok fazla önem arz etmeyen bir yermiş gibi gözükse de aslında bundan çok daha fazlası. Çoğunluğun bildiği Arap Baharı’nın başlamasına ve sonrasında da farklı bölgelere yayılmasına sebebiyet veren mecra sosyal medyadır. Arap Baharı’nın başlamasına sebep olan “Mısırlı pazarcının intiharı” videosu, sosyal medya üzerinden yayılır ve insanlar yine aynı şekilde sosyal medya üzerinden örgütlenerek sokaklara dökülür. Sosyal medyanın etkisi, olaylar üzerinden bu denli etkiliyken sadece vakit kaybı bir yer olduğunu söylemek mümkün değildir.


Sosyal medyanın etkisini bir de kendi ülkemiz için düşünelim. Sosyal medya sayesinde daha fazla kişiye seslerini duyurarak yardım alan insanları ya da ülke gündemi arasında kaybolabilecekken sosyal medyayla öğrendiğimiz tacizleri, tecavüzleri, kadın cinayetlerini ve çocuk kaçırmalarını hatırlayalım. Kalabalık bir ülkeyiz, doğal olarak aynı anda binlerce olay yaşanabiliyor ve her şeyi aynı anda, aynı düzeyde ve etkide haberlerde göremeyebiliyoruz. Ancak bu durumda sosyal medya devreye giriyor ve belki de hiçbir zaman haberdar olunamayacak olaylar duyuluyor ve yetkililerin de haberdar olması sağlanıyor.


Sosyal medyanın bizdeki tanımı genel olarak daha basit olsa da işin içine girdikçe bundan daha da fazlası olduğunu fark etmek mümkündür. Bizler artık sadece gerçek dünyada değil, dijital dünyada da yaşıyoruz ve dijital dünyanın kullanıcıları olarak konumumuz fark etmeksizin çevremizde yaşanan olaylar hakkındaki tepkimizi ortaya koyabilir ve daha da fazla kişinin fark etmesini sağlayabiliriz. Bir bakıma dijital dünyanın kullanıcılarının her biri birer gazeteci konumundadır. Elbette ki profesyonelce haber yapmaktan bahsetmiyorum. Buradaki benzetmemdeki sebep dijital dünyanın öncesine gittiğimizde sadece gazetelerden, radyolardan ve de televizyonlardaki belli başlı gazeteciler tarafından yazılmış, söylenmiş olaylar öğreniliyordu. Ancak günümüzde kullanıcılar şahit oldukları olayları ya da kendilerinin yaşadıkları olayları sosyal medyada paylaşarak daha fazla kişinin görmesini sağlıyor. Böylece kimsenin haberi dahi olmayacak olaylardan toplum haberdar oluyor ve destek için çabalıyorlar. Bir nevi toplumun bir araya gelmesini sağlıyor. Sosyal medyayla birlikte her bir kullanıcı yaşanan olaylar hakkında söz sahibi olabilir. Fikirlerinizi yazabilir, paylaşabilir ve destek olabilirsiniz ya da her şeyi göz ardı ederek hayatınıza devam edebilirsiniz.


Dünya eskisi kadar büyük değil, bizlerin avuçlarının arasına sığabiliyor. Bizler bir odada yaşayan ama tüm dünyayı etkileyebilecek kullanıcılarız. Sosyal medyayı ise hangi yönüyle kullanmak istediğiniz sizlerin seçimidir. Bana soracak olursanız, sosyal medyaya her yönüyle hâkim olmak gerekir. İyi yönleri kadar kötü yönlerine de hâkim olursanız kendinizi ve gelecek nesli nelerden koruyacağınızı bilirsiniz. Sosyal medya herkesin çok mutlu olduğu bir ortam değil bir o kadar da acının var olduğu bir yer ve sadece mutlu anlara odaklanmamalıyız. Farkındayım sosyal medya bizler için bir bakıma gerçek hayatın acılarından kaçma yöntemi ancak insanın kendinden kaçması mümkün değildir. Ekranı açtığınızda o gerçekler kaybolmayacak, siz duymamazlıktan da gelseniz o olaylar yaşanmaya devam edecektir. Sosyal medyada yalnızca olumlu hâlleri paylaşmak yerine olumsuzlukları da paylaşıp haber verme işlevi üstlenilebilir. Bu sebeple sadece pozitifliği almayalım sosyal medyadan, elimizdeki bu minik dünyayı duyalım ve birbirimizin sesi olalım. Bizler artık birbirilerinden uzak ve olaylardan habersiz nesil değil, her an her yerde olabilen, duyabilen ve görebilen bir nesiliz. Enformasyon çağının bize verdiği nimetleri güzel kullanalım ki bizden sonra gelecek olan nesle daha iyi bir dönem bırakalım. Bilgiye hızlı ulaşmak bizim hem nimetimiz hem de en büyük lanetimiz. Artık her birimiz George Orwell’in 1984 kitabında bahsettiği büyük biraderiz (Orwell, 1949). Bu sebeple sessizce ekranlarınızı açın ve dünyada olup bitenlerden haberdar olun.


Kaynakça

Balbi, G. & Magaudda, P. (2018).  A history of digital media. Routledge.


Karakaş S., Rukancı F. & Anameriç, H. (2009). Belge Yönetimi ve Arşiv Terimleri Sözlüğü. Başbakanlık Basımevi.


Mcluhan, M. (1962). The Gutenberg Galaxy: The Making of Typograpfic Man. University of Toronto.


Mert H., Güner M. ve Duyar G. (2022). Dijitalleşme Sürecinin Gelişimi ve Muhasebe Uygulamalarına Etkileri Yönünden İstanbul İlinde Smmm’ler Üzerinde Bir Araştırma. Muhasebe ve Denetime Bakış Dergisi 22(66), 195-218. https://doi.org/10.55322/mdbakis.1055937


Orwell, G. (2000). 1984. (Çev. C. Üster). Can. (Orijinal yayım tarihi 1949).


Polat, İ. H. (2016). Dijital-Siber-Sosyal; Yeni Bir Medyadan Yeni Bir Yaşam Alanına Dönüşüm. TRT Akademi, 1(2), 410-424.

Comments


bottom of page