top of page
Yazarın fotoğrafıCaner Çetin

Kitap Tanıtım: Incognito: Beynin Gizli Hayatı, David Eagleman


David Eagleman, Incognito: Beynin Gizli Hayatı, Domingo Yayınevi, 2012, 296 sayfa. ISBN: 978-6054729016.


Düşüncelerin maddi temelleri vardır. Bunun nedeni, eylemlerin başlamasının iki nöron arasındaki iletişime bağlı olmasıdır. Örneğin bir “elma” düşüncesi için belirli nöral yolaklarda aksiyon potansiyelinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu bağlamda özgür irade kavramı da irdelenmelidir. Nitekim özgür irade kavramı, seçimlerde özgür iradeyi kullandığımız düşüncesidir. Buna karşın literatürde eylemin biyolojik aksiyonunun o eylemin yapılmaya karar verildiği düşüncesinden önce meydana geldiğine dair çalışmalar mevcuttur. Buna en büyük örnek yayaya çarpmaya saniyeler kala frene bastığını frene bastıktan sonra fark eden kişilerdir.


Eagleman, buna örnek olarak kadın fotoğraflarına bakan erkeklerin farkında olmaksızın göz bebekleri daha büyük kadın fotoğraflarını seçmelerini verir. Otonom davranışlar üzerinde yazmaya devam ederken Eagleman, Goethe’nin Genç Werther’in Acıları’nı yazarken içinden ilham geldiğini ve olduğu gibi yazdığını aktarıyor. Ek olarak bu ilham kaynağını içeride bir benlik daha olduğunu söyleyen Jung’un, “Her birimizin içinde, tanımadığımız biri daha vardır.” sözüyle örneklendirmiştir. Buna Yunus Emre’nin, “Bir ben var bende benden içeri.” sözü eklenilebilir.


Bilinçli zihin, beyindeki etkinliklerin merkezinde yer almamakta, kıyıda köşede yer almaktadır. İki elle aynı anda ve ayna görüntüsü biçiminde yazmanın en kolay yolunun bu eylem üzerinde düşünmemek olduğunu örnek vermiştir Eagleman.Freud’un bilinçdışı eylemlere dair araştırmalarına da değinmiştir ve onun beyni inceleyen gelişmiş teknolojik araçlar olmaksızın beynin işleyiş tarzlarını davranış çıktılarından, dil sürçmelerinden, yanlış yazımlardan, davranış örüntülerinden ve rüyalardan elde ettiği verilerle insan beynini anlamlandırmaya çalıştığını dile getirmiştir.

“Beynin dünyanın tam modeline de ihtiyacı yoktur zaten çünkü yapması gereken, uçuş sırasında nereye, ne zaman bakması gerektiğini kestirmektir.”

Beynimizin, içinde bulunduğumuz kafedeki her detayı kodlamasına gerek yoktur. Bu durumda ihtiyacımız olan yalnızca belirli bir şeyi bulması gerektiğinde neyi nasıl arayacağını bilmektir. Bir kafede kasa, diğer masalarda insanlar, bir yerde çöp kovası gibi şeyler vardır ve önemli olan bu nesnelerin varlığının bilincinde olmaktır. Hangi nesnenin o an gerekli olduğuna yönelik dikkatimiz değişerek aradığımız hedefe ulaşır. Rus psikolog Alfred Yarbus’un dikkat deneyinde bu prensibin test edilmesi amacıyla Repin’in Beklenmedik Ziyaretçi tablosu kullanılmıştır. Bu deneyde bir kontrol koşulu olmakla beraber toplam altı koşul vardır. Bu koşullardan bazıları kişilerin yaşlarını tahmin etmek ya da “beklenmeyen ziyaretçi”nin gelmesinden hemen önce ailenin ne yapmakta olduğunu tahmin etmektir. Kişilerin gözleri her farklı koşulda mevcut yönergelere en uygun cevabı verecek kaynaklara yönelmiştir. Örneğin kişilerin yaşları sorusunda katılımcılar en fazla tablodaki kişilerin yüzlerine bakmıştır. Eagleman buna başka bir örnek olarak küp şekli üzerinden gitmiş ve ön yüzü gibi algılanan yüzeyin arka yüz gibi algılanmasının ardından o şekilde algılanmaya devam ettiğinden de bahsetmiştir.

Sayfada herhangi bir değişim olmadığına göre değişimin beyninizde gerçekleşiyor olması gerekiyor.”

Görme fonksiyonu beyinde gerçekleşir. Bunun en büyük kanıtı retina ameliyatı olan kör bireylerdir. Bu kişiler retinalarındaki işlevleri tekrar kazanıp sağlıklı gözlere sahip olsalar da çevrelerindeki şekil, ışık ve nesnelerin beyindeki temsillerine sahip olmadıkları için algılama biçimleri kusurludur. Bu kişilerin görmeyi tekrar öğrenmeleri gerekmektedir çünkü gözün tek işlevi gerekli ışığı ve nesne bilgisini beyne ulaştırmaktır. Bu girdiyi yorumlama ve günlük hayat için işlevsel kılma işini beyin üstlenir. Neyi algıladığımız ve neyi seçtiğimiz ise evrimsel psikologların konusudur ve onlar seçimlerimizin temellerinin benzerlik olduğunu dile getirirler. Bu kavrama örtülü benlikçilik (implict egotism) adını verirler ve benzerliğin aşina olduğumuz şeyi andırdığını söylerler. Buna göre seçimlerimizin nedeni geçmişte yaşadığımız olaylardır. Daha önce bir Toyota kullanıyorsak yeni bir Toyota alma ihtimalimiz daha yüksektir. Benzer biçimde sevdiğimiz cips markasının renklerine benzeyen daha önce hiç denemediğimiz diğer cips markalarını seçme ihtimalimiz de daha yüksektir.


Tercih etme konusunda başka bir etken de hazırlama efektidir. Bu kavrama göre daha önce işittiğimiz ya da okuduğumuz kavramlarla boşlukları tamamlamaya, çevremizdekini öyle algılamaya meyilliyizdir. Örneğin “_az_rlam_” ya da “seç__” kelimelerini “hazırlama” ve “seçme” kelimeleri ile tamamlamanız onları “pazarlama” ya da “seçki” kelimeleri ile tamamlama ihtimalinizden daha yüksektir. Başka bir prensip olarak salt maruz bırakma etkisinden bahsedilebilir. Bu prensibe göre geçmişte görülen bir yüz unutulsa dahi ileride  o kişiyi görüldüğünde kişinin yüzü ilgi çekici gelecektir. Bunu özellikle politikacılar kullanmaktadır. Benzer biçimde doğruluk yanılsaması da öyle çalışır: Daha önce duyduğumuz bir şeyi gelecekte doğru bilme/düşünme ihtimalimiz de artar. Hazırlama efekti ve salt maruz bırakma etkisi arasındaki fark, hazırlama efektinin kısa sürede gerçekleşen olayları temel almasıdır. Yani verilen metni okuduktan hemen sonra boşlukların tamamlanması temeline dayanır.


Belirli işlerin nöral devrelere kazınmasıyla elde edilen iki unsur hız ve enerji verimliliğidir. Otomatik işlemler antrenmanlarla kazanılır ve bunun sonucunda eylemler otomatik ve daha hızlı olur. Bu ayrıca daha az beyin bölgesi aktivitesi demektir çünkü belirli eylem için belirli beyin bölgeleri oluşmuştur. Bu, enerji verimliliği sağlar. Ek olarak, otomatikleşen eylemlere bilinç düzeyinde erişimimiz de azalır. Bilinç düzeyinde otomatikleşen eylemlere ulaşamamamız bizi tekrar özgür irade üzerine düşünmeye iter.


Körelen bilinçli farkındalığı ifade etmek adına Cosmides ve Toeby “içgüdü körlüğü” kavramını ortaya atmışlardır. Bu kavrama göre davranışlarımızın asıl motorları olan içgörüleri göremeyiz. Bu içgüdülere erişimimizin kapalı olması, önemsiz oluşlarından değil, tam tersine yaşamsal oluşlarındandır. Bilinçte müdahalenin bu programlara bir katkısı olmayacaktır. Buna örnek olarak korku içgüdüsü verilebilir. Bu içgüdü yaşamın devamı için tehlikeli unsurlara karşı verilen normal bir tepkidir ve bilinçli düzeyde bu korkunun ortadan kaldırılmaya çalışılması gereksiz olarak yorumlanabilir. Hayata devam etmemiz için korkuya ihtiyacımız vardır.


İçgüdü konusuna değinildiğinde eş seçimine de değinmek gerekir. Güzelliğin hormonsal temelleri vardır. Kadınlarda östrojen ile genişleyen kalça oranları ve göğüs büyümesi erkek için çekici iken erkeklerde testosteron sayesinde sesin kalınlaşması, omuzların genişlemesi kadınlar için çekici olmaktadır. Buna ek olarak kadınlarda doğurganlığın zirveye çıktığı günlerde erkeklerin dikkatlerini kadınlar daha çok çekmektedir. Kanama günlerinde ise daha az çekmektedirler. Kitapta bu konu derinlemesine tartışılmaktadır. Eagleman’a göre eş seçimi konusunda koku da ön plandadır ve eşin cinsiyeti, doğurganlığı, kimliği, duyguları ve sağlığı hakkında bilgi verir.


Eagleman, kitabın beşinci bölümünde kar-zarar üzerine tercihlerimize ışık tutmuştur. Bir grup insana, şimdi mi 100 dolar almayı kabul ettikleri yoksa bir hafta sonra 110 dolar almayı kabul edecekleri sorulmuştur. Diğer bir gruba da 52 hafta sonra mı 100 dolar almayı kabul edecekleri yoksa 53 hafta sonra mı 110 dolar almayı kabul edecekleri sorulmuştur. İlk gruptaki çoğunluk o anda 100 dolar almayı kabul ederken diğer gruptaki çoğunluk 53 hafta sonra 110 dolar almayı kabul etmiştir. Eagleman, bunun nedeni olarak şimdiki zamana görece yakın olan ödüllerin, gelecekteki ödüllere kıyasla daha büyük değerler biçileceğini göstermiştir. Anlık ya da kısa dönemli ödüllerin seçilmesinin duygularla ilgili beyin bölgelerini etkinleştirdiğini hatırlatmakta yarar vardır. Buna karşılık daha uzun dönemli ödüllerin seçildiği koşullarda beyinde korteksin üst düzey bilişsel işlevler ve düşünmeyle ilgili lateral bölgelerde aktivasyon görülmüştür.


İnsan ve hayvan beyinlerinde farklı esneklikler vardır. İnsan beyni plastisite konusunda açık ara fark ile hayvan beyninden daha esnektir ancak bunun insana maliyeti de fazladır. Bu esneklik için yıllar süren bir çocukluk serüveni yaşanır ve ebeveynlerin de bunun için yüklü miktarda zaman, dikkat ve para ayırması gerekmektedir. Dev bir zombi sistemler topluluğundan oluşan bir hayvan ise çeşitli içgüdülere sahip şekilde doğar ve bu içgüdüleri ile yaşamını idare eder. Bir hayvanın doğduğu gün ne yemeyi seveceği, nerede yürüyeceği, nerede yaşayabileceği büyük çoğunlukla kesindir. Buna karşılık insanlarda yavaş gelişen çocukluk ve beyin plastisitesi sayesinde kişinin ne sevip ne sevmeyeceği ya da yaşadığı iklime bağlı olarak ne giyeceği değişebilir.


Eagleman, sırlar üzerinde konuştuğunda tüm sırları ifade etmenin insanı rahatlattığını ve bunun beyinde biyolojik bir karşılığından  bahsetmiştir. Buna göre sırları anlatmak stres seviyesini düşürür, genel sağlığı yükseltir ve doktor ziyaretlerini azaltır. Sır beyinde iki farklı kutbun bir zıtlaşmasıdır. Bu zıtlaşma da kişiyi strese sürüklemektedir. Sırrı ifade etmenin yalnızca sözel olması gerekmediği, yazılarak da ifade edilen sırrın aynı sonucu verdiği görülmüştür. Bu koşullarda yalnızca sırrı anlatmak dahi bazı durumlar için çözüm işlevi gösterebilir.


Eagleman, altıncı bölümde tekrar özgür iradeye yönelmiştir ve Benjamin Libet’in deneyinden bahsetmiştir. Bu deneyde Libet, katılımcılardan zamanlayıcıya bakarken istedikleri bir anda parmaklarını kaldırmalarını ve bu arzuyu duyumsadıkları anı not etmelerini istemiştir. Çıkan sonuca göre kişi hareket isteğini bilinçli şekilde duymadan epey önce, bazı beyin parçaları karar vermeye başlamış olur.

 

Kitabın Tanıtım Videosu:


Comments


bottom of page