İran'da Türkçe Öğretimi Üzerine Bazı Mütalaalar
İran, iç dinamikleri ve yapısıyla Türkiye’de bir avuç değerli araştırmacı ve gazeteci dışında pek bilinen bir ülke değil ne yazık ki. Hatta o kadar ki çoğu kişi İran’da resmi dil olarak Arapça konuşulduğunu düşünecek kadar İran’a ve halkına yabancı durumda… Bu konu bambaşka bir yazının konusu olduğu için bu çalışma içerisinde detaylandırılmayacaktır.
İran’la tarihsel olarak birçok müştereği taşıyor olmamız ve İran halkının çeşitli sebeplerden dolayı Türkçe öğrenmeye büyük ilgi gösteriyor olması dil öğretimi açısından Türkiye adına oldukça büyük bir avantaj yaratmakta. Bu konuya değinmeden önce İran’da Türkçe öğrenen kitleden bahsetmek gerekir. Ama öncesinde belirtmek gerekir ki bu yazı akademik bir içerikten çok şahsi tecrübelerin derlenmesinden ibarettir. Dolayısıyla içinde yanlışlar barındırabileceği gibi akademik bir zemin aranmaması doğru olacaktır.
İran Halkının Türkçeye ve Türkiye’ye Yaklaşımı Hakkında
İran halkının Türkiye’ye bakışı ve ilişkileri hakkında genel manada birkaç şey söyleyecek olursak, diyebiliriz ki İranlılar bizi ve iç dinamiklerimizi çok iyi tanımakta ve adım adım Türkiye’yi takip etmekteler. Instagram başta olmak üzere çeşitli mecralardan Türkiye’deki ünlüleri takip ediyorlar, Manoto Tv gibi diasporadan uydu yayını yapan kanallarda Türkiye’nin magazin gündemi hakkında programlar yapılıyor, Antalya’da diziler çekiyorlar ve Türkiye’ye gelip bizim Küçük Emrah gibi sanatçılarla düetler yapıyorlar. Telegram üzerinden çok çeşitli gruplarda ve kanallarda örgütlenerek Türkiye ve Türkçe hakkında birçok resim ve bilgi paylaşılıyor. Yine sosyal medya üzerinden İranlı hanımlara kıyafet, ayakkabı, takı, makyaj malzemeleri gibi birçok unsurun da ticareti yapılmakta ve İran’daki hanımlar bu sayfaları büyük bir ilgiyle takip etmekteler. Sadece alışveriş yapmak için Türkiye’ye gelerek ülkenin büyük şehirlerindeki AVM’lerden ülkelerine torba torba eşya ve kıyafet taşımaktalar.
Shayad ve Emrah'ın Yaptığı Düet
İbrahim Tatlıses'in İran magazin basınında kendisi hakkında çıkan asılsız bir haber hakkındaki röportajı ve İranlıların Nevruz Bayramını kutlaması.
Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda ise bu bilgi kaynakları her zaman sağlıklı olmuyor. Zira birçok İranlı için Türkiye hakkındaki tek ve en önemli bilgi kaynağı sosyal medya ve uydu üzerinden verilen yayınlar olduğu için birçok yönden dezenformatik bilgi halkın içine karışıyor ve Türkiye’ye yönelik çeşitli ön yargılar oluşuyor. Bunlar dünya görüşlerine ve cemiyetlere göre farklılık gösterse de her kitlenin Türkiye hakkında çeşitli ön yargıları veya yanlış bilgileri bulunmakta. Bunlardan en yaygın olanı özellikle orta yaş ve üstündeki İranlılar arasında sıklıkla dile gelen “Türkiye’nin kültürünü kaybettiği hatta bir kültürünün olmadığı oysa İran’da ise kültürün yoğun yaşandığı ve bir medeniyetin var olduğu” yönündeki söylemdir. Bu kuşak, savaş kuşağı (İran için oldukça yıkıcı sonuçları olan ve sekiz yıl süren İran – Irak Savaşı) olarak da adlandırılan bir kuşak olduğu için milli konularda daha hassas ve gururlu bir yapıları bulunduğu söylenebilir. İran’daki insanlar Türkiye’yi daha çok dizilerden takip ediyorlar ve bu sebeple Türkiye’deki hayatın dizilerdeki gibi olduğunu düşünenlerin sayısı oldukça yüksek. Dizilerdeki çarpık ilişkileri ve hayat tarzını Türkiye’deki halkın normal bulduğunu ve oradaki hikayelerin halkın hikayesi olduğunu düşünenler böylesi bir söyleme sahip oluyor.
Bir başka yanlış bilgi ise Türkiye’de bir savaşın sürdüğüne dair olan inanç. Halk, özellikle IŞİD ve PKK saldırılarının yoğunlaştığı dönemlerde Türkiye’de bir savaş olduğuna ve bu ülkenin güvenli olmadığına inanıyordu. Yine de imkanı olan herkes Türkiye’ye gelmekten vazgeçmiyor.
Devrimi ve savaşı görmemiş veya savaş sonrası doğmuş genç kuşak içinse durum çok daha başka seyretmekte. Öyle ki hangi politik görüşe sahip olurlarsa olsunlar bu genç kuşak dünyada olan bütün gelişmelerden haberdarlar ve her şeyi oldukça yakından takip ediyorlar. Büyük bir kısmı apolitik bir çizgide görünüyor olsa da gerek Telegram ve Instagram üzerindeki paylaşımlarında gerek özel sohbetlerde kendilerine ait bir dünya görüşünü mutlaka ortaya koyuyorlar.
İran’daki Öğrenci Profilleri
Öncelikle belirtmek gerekir ki Türkiye’de birçoklarının sandığı üzere İran İslam Cumhuriyeti sadece Farslardan oluşan bir Fars devleti değildir. Birçok etnik ve dini unsuru içinde barındırır ve İranlılık bu ülkede bir üst kimliktir. Dolayısıyla yekpare bir milletten değil, birçok etnik ve dini unsurdan bahsedilir ve bunların hepsi “İranlılık” potasında erimiştir. Bütün bunların ışığında İran’da Türkçeye karşı olan ilgi ve beklenti de bölgelere, yaşlara ve mesleklere göre farklılıklar arz etmektedir. Tarihsel faktörler, ticari ilişkiler, televizyon yayınları, siyasi meseleler vd. sebeplerden dolayı İran’da Türkçe öğrenenler çok farklı kitlelerden oluşmaktadır. Bu da eğitim materyalleri başta olmak üzere birçok konuda talepler ve ihtiyaçlar yaratmakta. Bu talepler İran’da kendi arzını yaratıyor gibi gözükse de aslında ortada büyük bir dolandırıcılık ve umut tacirliği söz konusu. Şöyle ki İran içerisinde Türkçe öğretimi ekseriyetle Azerbaycan Türklerinin elinde. Bu insanlar (işinde yetkin ama sayıları fazla olmayan değerli hocaları ayrı tuttuğumuzu belirtmek gerekiyor) sapmaz bir şekilde ebeveynlerinden birinin Türkiyeli diğerinin İranlı olduğunu ve İranlı olan anne veya baba sayesinde İran’da büyüyüp yaşadıklarını bu yüzden iki dile de çok hakim olduklarına dair yalanlar söyleyerek yerel halkı kandırıyorlar. Ne var ki bu insanlar Türkiye Türkçesini iyi düzeyde bilmedikleri için öğrencilere Azerbaycan lehçesiyle karışık bir Türkiye Türkçesi öğretimi sunuyorlar. Yani öğrenci Azerbaycan Türkçesinden ekleri, kelimeleri ve yapıları Türkiye Türkçesi zannederek öğreniyor ve kullanıyor. Bu durumu zaman içerisinde fark eden öğrencilerde ise küskünlükler söz konusu olabiliyor.
İran halkı içerisinde Türkiye’de eğitim görüp yüksek lisans ve doktorayı Avrupa ve Amerika’da yapma hedefleri koyan ciddi bir kitle bulunmakta. Diğer yandan Türkiye’de eğitim görmek bir anlamda prestijli bir durum olduğu için öğrenciler Türkiye’ye gelmek adına Türkçe öğrenme çabasına girmekteler. Ne var ki Türkiye hakkında hiçbir şey bilmeyen bu öğrenciler yukarıda da bahsettiğimiz üzere aldatılmaya oldukça açık durumdalar. İran’da eğitim hayatları için Türkiye’yi tercih etmek isteyen bu öğrencilere danışmanlık verdiğini söyleyen şirketler bulunmakta. Bu şirketler öğrencilerden 15 – 20 bin liraya varan (bazen 40 – 50 bin) ücretler talep edip kendilerini Türkiye’deki üniversitelere hazırlayıp sokacaklarını iddia etmekteler. Türkiye’deki YÖS (Yabancı Öğrenci Sınavı) ve üniversitelerin kendilerine özel sistemlerini tam olarak bilmeyen bu şirketler, öğrencileri oldukça yanlış bir şekilde yönlendirerek hem para hem de zaman kaybetmelerine sebep olmaktalar. Bu durum da ister istemez Türkiye’ye gelebilecek nitelikli insanların önüne engel teşkil etmekte.
İran’da Türkçe öğrenmek isteyen bir diğer kitle ise iş adamları veya iş yapma planları olanlar… Bu kitle ekseriyetle Türkçe öğreniminden sadece ticaret yapabileceği kadarını beklemekte ve hatta kimi zaman genel Türkçe derslerini redederek doğrudan ticaret Türkçesi talep etmekteler. Yazının ilerisinde de değineceğim üzere ticaret Türkçesi üzerine İran’da herhangi bir kaynak veya eğitim programı bulunmadığı için (ve tabii daha fazla gelir elde etmek için de diyebiliriz) bu kitle şirketler tarafından daha çok özel derslere yönlendirilmekte. Kısacası İran içerisinde yapılabilecek bir ticaret Türkçesi eğitim programı ciddi anlamda ilgi görecektir. Ne var ki ne kurumlar ne de eğitimciler genel olarak böyle bir alt yapıya sahip olmadıkları için böyle bir programın açılması orta vadede zor gözükmekte.
Bütün bu kitleler arasında sayısı azımsanmayacak diğer bir kitle ise genel olarak Türkçeye ilgi duyanlar… Bu kitle birkaç alt başlığa ayrılmakta. Türk dizilerinden etkilenip dizileri anlayacak kadar Türkçe öğrenmek isteyenler (ki buna yönelik kalıplar veya kelimeler çözümlenerek bir materyal veya program çalışması yapılabilir), İran’da bulunduğu çevreden uzaklaşıp Türkiye’de yaşamak isteyenler, entelektüel açıdan Türkçeyi öğrenmek isteyenler (bu kitle ekseriyetle birkaç dili iyi düzeyde bilerek gelmekte).
Materyal açısından ne yazık ki iç açıcı bir durumdan söz etmek zor. Üretilen materyallerin hemen hepsi oradaki Azerbaycan Türkleri tarafından üretiliyor ve içerisinde sistem açısından ciddi eksiklikler taşıyor. Bunun yanı sıra gerek dil bilgisi gerek imla açısından oldukça büyük hataları da içlerinde barındırıyor. Denilebilir ki içinde ciddi anlamda dilbilgisi ve imla hatası barındırmayan bir tane bile kitap bulunmamakta. (Taradığımız kaynaklar dışında varsa ve gözümden kaçtıysa tenzih ederim.) Ayrıca belirtmek gerekir ki İran’da yabancı eserlerin telif meselesine yönelik bir denetim söz konusu olmadığı için birçok yazılımı veya kitabı korsan bir şekilde elde etmek mümkün. Rosetta Stone’un 600 lira civarında sattığı dil programlarını Tahran’da 25 bin Tümen’e (yaklaşık 22 lira) alabilirsiniz. Mehmet Kanar Hocanın meşhur Türkçe – Farsça, Farsça – Türkçe sözlükleri (kopyalanmasına rağmen) yine içlerinde birçok imla hatalarıyla beraber her yerde korsan olarak satılmakta. Zaten bir iki istisna dışında başka da sözlükten bahsetmek zor.
İran’da Türkçe öğretimi üzerine en bilinen eser ise Ankara Üniversitesi Türkçe Öğretim Merkezi’nin hazırladığı Yeni Hitit kitabı. Tabii bu kitap da diğerleri gibi korsan bir şekilde çoğaltılıp satıldığı için baskısı kalite kalite fark etmekte. Fiyatı 50 ila 70 bin Tümen arasında değişmekte… Bundan daha da ilginci dil enstitüleri bizzat kendileri bu kitabı korsan olarak çoğaltmaktalar ve kendi kurumları bünyesinde (20 – 25 bin Tümen’e) kayıt sırasında satışını gerçekleştirmekteler. Böylece hem kayıttan hem de kitaptan para kazanılmakta. Bu durum sadece Türkçe öğretimine özel bir konu değil Barron’s’un TOEFL kitapları gibi herkesçe bilinen kitaplar dahil olmak üzere İngilizceden Almancaya hemen her dilde yayın için bu durum geçerli.
Yukarıda da değindiğimiz üzere İranlılar Türkçeyi eğitim, ticaret ve Türkiye’ye karşı duydukları genel ilgi itibariyle öğrenmekteler ve her biri için ayrı materyaller gerekmekte. Bu anlamda ciddi bir talep söz konusu ve bu talebin işin ehli uzmanlarca değerlendirilmesi Türkiye’nin ve Türkçenin menfaatine olacaktır. Zira ülkede basit bir hikaye kitabı veya dil kartı bile bulmak imkansız halde.
Yunus Emre Enstitüsü, İran’da oldukça bilinen ve faaliyetleri takip edilen bir enstitü durumunda. İran içerisinde kendisini enstitünün bir hocası olarak tanıtıp logoyu kullanarak kartvizitler bastıran İranlı hocalar da mevcut. Bu kitle Yunus Emre Enstitüsü’nün oradaki prestijini kullanarak öğrenci devşirmekte ve daha fazla para talep etmekteler. Yunus Emre Enstitüsü orada Türkiye Büyükelçiliği’yle adeta bir tutulmakta ve bazı cemiyetlerde orada eğitim almak bir itibar meselesi olarak görülmekte. Fakat yine de pazardaki en büyük pay özel eğitim kurumlarına ait.
Her ne kadar kitaba bağlı ve hedef dille doğrudan öğretim yolu kullanılsa da bazen pratikte kural dışına çıkmak gerekebiliyor. Bu açıdan derste Türkçe ve Farsça hakkında birkaç pratik bilgiyi sunmak hayat kurtarıcı olabiliyor. Hiçbir dilbilimsel çıkarıma girmeden oldukça yüzeysel ve genelleme kabul etmeyecek bazı ifadelerle (hatta yer yer yanlış ifadelerle) Farsça ile Türkçenin müştereklerinden bahsetmekte fayda bulunmakta. Zira Türkçe öğrenen bir İranlının zihnine ulaşmanın bazen en kolay yolu ona kendi diliyle Türkçe arasındaki müşterekleri sunmak olabiliyor. Böylece hem öğrencinin anlama gücü yükseliyor hem de kültürüne ve diline dair olan bilginizden dolayı öğrenci üzerinde bir otoriteniz oluyor. Zira İranlılar ilmi açıdan böylesi donanıma sahip insanlara oldukça saygı göstermekte ve bu gibi konuları çok önemsemekteler. Son olarak bu tarz detay bilgileri keşfetmek öğrencinin Türkçe öğrenimine karşı özgüvenini de tazelemekte faydalı oluyor.
Bu bilgilerin neler olduğu hakkında birkaç küçük izahat verecek olursak; Türkçe Farsça arasında birçok müşterek atasözü ve deyim bulunmakta. Bunun dışında Farsçadan Türkçeye girmiş veya Türkçeden Farsçaya girmiş sözcüklerin yanı sıra Farsçaya girmiş olan Arapça kökenli kelimeler ile Türkçeye girmiş olan Arapça kelimelerin kullanım mantığı da çeşitli tarihsel sebeplerden dolayı büyük oranda örtüşmekte. Örneğin Türkçedeki “etmek” fiiliyle birlikte kullandığımız birçok Arapça yapıyı İranlılar Farsçada aynı anlama gelen “kerden” fiili ile kullanmakta. Sohbet kerden (sohbet etmek), arz kerden (arz etmek) vb. gibi… Lakin burada dikkat edilmesi gereken nokta Farsçada “kerden” ile o kadar çok yapı bulunmakta ki öğrenci hepsinin aynı olduğunu zannedip Türkçeyi böyle yorumlamaya kalkabiliyor. O yüzden bu bilgi çok iyi ifade edilemeyecekse eğer öğrenciye hiç verilmemesi ve kendisinin zamanla keşfetmesi daha doğru olacaktır.
Bir başka küçük detay daha verecek olursak, meslek yapan “-çı” yapım eki Farsçada “postçı” (postacı) gibi bazı sözcüklerde yaşıyor ve yeri geldiğinde bunu öğrenciye hissettirmek Türkçeye ve Türk halkına yaklaşımında olumlu sonuçlar yaratıyor. Ek olarak otagh (eski Türkçe: otag, Farsça: oda), çaghu (çakı, Farsça: bıçak) vb. gibi birçok söz varlığını zaman zaman işaret etmek yine aynı sonucu doğurmakta.
Bir diğer konu ise Farsça ve Türkçede ortak kullanımı olan kelimelerdeki ses değişimleri… Farsçada /o/ sesi ile kullanılan sözcükler Türkçede /u/, /ü/ sesine dönüşmüş durumda: Motaşekkirem – Müteşekkirim, Donya – Dünya, Gol (Farsça: Çiçek) – Gül vb…
Diğer yandan /ü/, /ö/, /ı/, /ğ/ gibi seslerin Farsçada bulunmamasından dolayı İranlılar bu sesleri algılamakta, yazmakta ve telaffuz etmekte zorluklar yaşamaktalar. Bu seslerin ayrımı için zaman zaman ekstra çalışmalar gerekebiliyor. Latin harflerini İngilizce üzerinden öğrendikleri için A1 ve A2 düzeyinde oldukça karmaşa yaşıyorlar.
Yukarıda saydığımız bütün bu izahatlar daha önce de belirttiğimiz üzere dozunda ve yerinde kullanıldığında zaman zaman derslerde hayat kurtarıcı olabiliyor. En azından öğretmenin bu tip bilgilere hakim olması derste öğrencinin nerelerde takılabileceğine dair ipuçları vermekte ve kültürlerarasılık adına oldukça verimli sonuçlar doğurmakta…
Sonuç
Türkçe öğretimi konusunda İran’da oldukça devasa bir pazar söz konusu ve İranlılar gerçekten Türkçe öğrenmeye gönüllüler. Ancak bu iyi niyet ve yaşam hedefleri için taşıdıkları umutlar işin ehli olmayanlar tarafından kötü yönde kullanılmakta. Bunun yanı sıra materyal konusunda İran’da ciddi bir sıkıntı söz konusu. İranlılar Türkçe öğretimi hakkında işe yarar hiçbir materyale sahip olmadıkları gibi, ellerindeki materyaller yanlışlarla dolu. Bunun için neler yapılabilir sorusunun çok çeşitli cevapları bulunmakta ancak bir gerçek var ki yanımızda 80 milyonluk nüfusuyla bu derece yoğun ticaret ilişkilerimizin bulunduğu bir komşumuzun (sayısı hiç de azımsanmayacak) Türkçeye gönül vermiş vatandaşlarına yönelik çalışmalar yapılması Türkçenin, Türkiye’nin ve İran’la olan ikili ilişkilerimizin faydasına olacaktır.
Comments