İsteme ve Tasarım Olarak Dünya Kitabı Üzerine Bir İnceleme
- Caner Çetin
- 12 Mar
- 3 dakikada okunur

Arthur Schopenhauer, İsteme ve Tasarım Olarak Dünya, Biblos Yayınları, 2021, 317 sayfa. ISBN: 9789759279141.
Schopenhauer, 19. yüzyılda dünyaya damgasını vurmuş Alman bir filozoftur. Onun, Die Wellt als Wille und Vorstellung adıyla yayımladığı ve Türkçeye Levent Özşar tarafından İsteme ve Tasarım Olarak Dünya başlığıyla çevrilen eseri bir başyapıtı olarak bilinir. Bu eserine Schopenhauer, insanın dünyayı algılama biçimi ve onunla ilgili düşünme biçimleri üzerinde durmuş ve açıklık getirmeye çabalamıştır. Çabalarında fenomenolojik çıkarsamalarla beraber günlük hayattan sunduğu kesitlerle de görüşlerini güçlendirmeye çalışmıştır.
Dünya ile algı arasındaki ilişkiyi inceleyen Scopenhauer için dünya sadece bir tasarımdan ibarettir ve onu algılamak için bir bilinç gerekmektedir. Buna göre uzamda yer kaplayan bir nesneyi algılamak için el organından öte bir zihin gerekmektedir. Nesneden gelen verinin bilgisini el iletir ancak onu anlayan ve yorumlayan insan bilincidir. Algılama ve yorumlama noktasında insanlar için el organı gibi dilin önemi kritik olmaktadır. İdealar üzerinden tasarım olarak dünyayı anlamlandıran Schopenhauer için dil, bu tasarımları ifade etmenin en iyi yoludur. Dil ile ifade edilen tasarımların aslında Platon’un kuramındaki idealar dünyasına benzediğini Schopenhauer ifade eder.
Dünyanın tasarımlarını ilgi alanı yapan Schopenhauer için bu tasarımları beden aracılığıyla anlamak önem teşkil etmektedir. O, bu tasarımların nedenbilimine girmek ve tasarımların ötesinde başka bir şey olup olmadığını keşfetmeyi istemektedir. Oysa bu sınırları anlamada bizler, kendisinin benzetmesiyle devasa bir şatonun etrafında dolanan ve asla sınırlarını ve kapasitesini anlamayı başaramamışızdır. Şatonun etrafında dolanma süreci bizler için “isteme”dir ve karşı konulamazdır. “İsteme” kavramına göre insanın yaşamını idame ettirme çabası ona yüklenen a priori bir bilgidir. Birey yaşamında a priori olan bir istenç duymaktadır. Bu istenç bize dünyadaki tasarımları anlama zorunluluğu yükler. Schopenhauer için her birey bu zorunluluğa mahkumdur ve bu zorunluluk yaşama nedenidir.
“İsteme” bizlerin iç doğasıdır ve bilinçdışı bir süreçtir. Bu eylemin içinde bir bilen ve bir bilinen vardır. Bilen öznedir, bilinen nesnedir. Bilen öznenin bilme eylemini ve fonksiyonunu insandaki bilinç gerçekleştirir. Bilen özne için anlama, omurgada ve beyinde yer alan sinirler aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu sebeple bilen özne için bir idrak süresi ve maddi temelleri vardır. Bilinen nesne, uzamda yer kaplayan ve bilinmek istenen varlıktır. Schopenhauer bu bağlamda kendini bilmenin ve kendini tanımanın da bilen özne ve bilinen nesne arasındaki ilişkiye benzer bir ilişkiye sahip olduğunu varsayar. Kendini tanıma bağlamında kendisi üzerine düşünen bireyin iki farklı parçası vardır. Bunlar algıladığı bedeni ve algılamasını sağladığı bilincidir. Kişi kendini tanıma üzerine odaklandığında bedenini ve zihnini ayırır. Bu noktada birey bedeninin bir nesne olduğunu ve bir tasarımdan ibaret olduğunu varsayar. O, bu bedenin de dünyada yer kaplayan bir özdek olduğunu kavrar. Beden, uzamda yer kaplayan bir nesnedir, dolayısıyla bir tasarımdır. Bedenin tasarım olduğu idrakinden sonra geriye sadece bilinç kalmaktadır. Bilen özneye ait olan bilinç, kişinin istencini oluşturur. Bedeni ve zihnini ayırıp kendini bilme üzerine yoğunlaşan kişi bedeninde bir tasarım bulurken o tasarımı algılayan bilincini de bulur. Bilincini bulmak kişi için istençtir, istemedir. Schopenhauer, bunu zorunlu itki olarak niteler ve saf bilinci “isteme” ile bir tutar.
Geriye sadece bilinç kaldığında insanın omuzlarına yeni bir yük binmiştir. Bu yük, dünyanın var olması için kendisinin var olması koşuludur. Kişi, kendi bilincini dünya tasarımlarından ayrı bir parça olarak görmemeye başlar. Burada kendi varlığı yoksa dünyanın tasarımlarının olmayacağının farkındadır. Bu sebeple uzamdaki nesnelerin var olmasının devam edebilmesi için kendi bilincinin “isteme”ye devam etmesi gerekmektedir. Bilincinin varlığı, uzamdaki tasarımların devamlılığı için bir önkoşuldur. Bu koşul sağlandıktan sonra ancak dünyayı tanıma ve onu keşfetme süreci devam edebilir. Burada başka bir seçenek söz konusu değildir.
Dünyayı tanıyan insan portresinde Schopenhauer dâhi ve sıradan insan ayrımına dikkat çeker. Buna göre dâhi insan, kendi varlığının bilincindedir ve kendisinin uzamsal tasarımlar için bir önkoşul olduğunun farkındadır. Dâhi insan, kendisini uzamın bir parçası gördüğü gibi uzamı da kendisinin bir parçası olarak görür ve bu düşünce ile yaşamını idame ettirir. Buna zıt olarak Schopenhauer sıradan insanın sadece gündelik olaylarla meşgul olduğunu ve tasarımların ardındaki hakikate kör olduklarını ifade eder. Ona göre sıradan insanlar tasarımların ötesine değil, sadece günlük işlerini bitirebilecek kadar bilincini kullandığını ifade eder. Buna karşılık uzamın ötesine dokunmaya çalışan dâhilerin bu nedenle yaşamlarında bazı aksilikler ve sakarlıklar olduğunu Schopenhauer ifade eder. Bunun nedenini dâhilerin yaşamlarında uzamın ötesindekini de elde etmeye çabalarken odaklarının sıkça dağılması olarak gösterir.
Schopenhauer yalnızca dâhi ve sıradan insan arasındaki ayrıma dikkat çekmez. O, tüm insanların kendi ideası olduğunu ifade eder ve buna karakter der. Buna göre her insanın ayrıcı bir özelliği vardır ve bu onun karakteridir. Her insanın bu sebeple kendini ifade etmesinin en iyi yolunun sanat olduğunu söyler. Sanat yolu ile her birey kendisindeki ideayı karşısındaki bireye aktarmayı başarabilir. Kişi sanat yoluyla kendisinde yer edineni aktarır. Bu kendinde yer edineni Schopenhauer, Platon’un idealar kavramı ile açıklar. Buna göre kişi, sanat yoluyla kendi ideasını yansıtmaya ve anlamaya çalışır. Kişinin kendi ideasını anlama yolunda yaşayacağı en büyük problem ise ideaların uzamda karşılığı olmasına rağmen bilinçte bir karşılığı olmayışıdır. Bilinçte karşılığı olmayışının nedeni, bilincin ideayı kavrayacak yetiye sahip olamayışıdır. Buna rağmen “isteme” eylemine devam eder ve sanatçıda dürtü uyandırır.
Schopenhauer A. (2009). İsteme ve Tasarım Olarak Dünya. (Çev. L. Özşar). Biblos. (Orijinal yayım tarihi 1844).
Comments