top of page

Geleneğin İcadı, Eric Hobsbawm ve Tenere Ranger


Özellikle Fransız Devrimi’nden sonra uluslaşmaya giden ve düşünürlerin ortaya attığı ve net bir şekilde sonuçlarının gözlemlenebildiği dünyada uluslaşma bir kurtuluş olarak görülmüştür. Öyle ki büyük imparatorluklardan irili ufaklı birçok ulus devlet doğmuştur. Sözü edilen ulusların doğması, büyüyüp gelişmesi çoğu zaman ulusal kimliklerin belirlenip öne çıkarılmasıyla mümkün olmuştur.


Ulusal kimliği oluşturan unsurların başında yer alan gelenekler ulus kimliğini oluşturan etkenlerdendir ve kimi gelenekler sanıldığı kadar eski değildir. Hatta eskiliği bir yana bu gelenekler yoktur ve sonradan icat edilmişlerdir. İcat edilmiş gelenek ilk başta sarsıcı bir kavram olarak görülebilir ancak Geleneğin İcadı okununca daha da sarsıcı gelecektir. Öyle ki millî semboller, “kadim” denilen geleneklerin bazıları sonradan ortaya çıkarılmışlardır. Kaba bir biçimde söylemek gerekirse iktidar sahipleri halkı veya halkları dizginlemek, kendilerini meşrulaştırmak için bu gelenekleri icat etmişlerdir.


Gelenek tarih, din, yeme içme, sembol, spor gibi çok geniş alanlarda aynen taşınabilmekte, uyarlanabilmekte, dönüştürülebilmekte ya da icat edilebilmektedir. Eric Hobsbawm ve Terence Ranger’ın editörlüğünü yaptıkları Geleneğin İcadı’nda yazarlar Britanya, Hindistan, Galler, İskoçya ve Afrika’daki uluslaşma ya da sömürgeleştirme gibi örneklerde tam olarak bu konuyu irdelemektedirler. Marksist bakış açısıyla yazılan ya da en azından Marksist yazarlarca yazılan bu incelemelere gelen en büyük eleştiri geleneklerin yeni veya eski nihayetinde tarihin bir yerinde insanlar tarafından icat edildiğiyle ilgilidir. Oysa toplumun kendi gerekleriyle ortaya koyulup devam ettirilen gelenekler ne kadar masum ve insani ise tahakküm ve sömürü için icat edilmeleri bir o kadar zalim ve gayriinsanidir.


Kitabın Hindistan ve Afrika konularında sömürü ve iktidar için neler yapılabileceği şaşırtıcı derecededir. Kabileler üzerinde birleştirici ya da mevcut konjonktür ayrıştırıcı etkiler elde etmek için emperyal güçlerce uzun yıllar işlenen planlar, ince ince dokunan ve kabul ettirilen yasalar, çıkarılan savaşlar ve isyanlar da icat edilen geleneklerle birlikte bir araç olarak kullanılmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki sömürü için olduğu kadar kendi sınırları içerisinde tahakküm aracı olarak icat edilen gelenekler de aynı bağlamda değerlendirilebilir. Öyle ki millî marş ve bayraklar, kabul görmesi için bunlar etrafında iktidar eliyle icat edilen tarih ve anlatılar, özellikle heykel anıtlar, armalar, seremoniler, millî bayramlar yönetenlerin meşruiyeti için gerekli yaratımlardır. Diğer yandan bazı devletlere veya dünyaya ayak uydurmak için olduğu da değerlendirilebilir.


İskoçya’nın Highland geleneğinin 19. yüzyılda dayatılarak yaratılması buna örnek olarak gösterilebilir. Eski İskoç kültürünün yeniden yazılması, özgün olarak sunulan yeni Highland geleneğinin yazarlarca yaratılması ve komşu topluluklara sunulmasıyla tamamlanmıştır ki bunun tarihi 18. yüzyılın ortası ile 19. yüzyılın başıdır. Bölüm yazarı bu geleneğin İrlanda’ya ait olduğunu belirterek icat edilmesinden ziyade çalındığını söylemektedir. Gerçekten de bu geleneğin James Macpherson ve John Machperson tarafından teorilerle desteklenip uydurma tarih ve yazınsal metinlerle yaratılmış olduğu bilinmektedir. Diğer yandan Galler’de icat edilen arma geleneği sanıldığının aksine o kadar eski değildir. Hem tarihe hem dine dayanan Saint David Günü geleneği ilkin 1714’te Saint David Günü’nde görülmüştür. O gün Galliler Londra’da kiliseye kalabalıklar hâlinde ve şapkalarında pırasalarla gitmişlerdir. Günümüzde ise nergis ve pırasa şeklinde kıyafetler giyerek kiliseye giden insanlar bu geleneği yaşatmaktadırlar. Hatta pırasanın renklerinden dolayı askeri üniforma yerine de geçmiştir. Nergisin ulusal sembol olması ise 1907’de gerçekleşmiştir.


Görüldüğü gibi gelenekler çok yakın tarihlerde ortaya çıksalar veya yaratılsalar bile kısa zamanda ulusal sembollere dönüşebilirler. İktidarların veya ulusların çıkarına göre bir durumun söz konusu olması yeterlidir. Devamlılık, bağlılık, sıfat yani kimlik oluşturmak için toplumlar bu tür icatlara başvurabilirler. Kimi zaman da halkın bazı geleneklerden haberi yoktur hatta zaten bu gelenekler yoktur ve iktidar çıkarları için gelenekleri diriltir veya yaratır. Son olarak Hobsbawm’ın da belirttiği gibi “Eski gibi görünen ya da eski olma iddiasındaki gelenekler’in kökenleri çoğu zaman oldukça yakın geçmişe dayandığı gibi, bazen bu geleneklerin icat edilmiş oldukları da açık bir gerçektir.”


Hobsbawm, E. & Ranger, T. (2006). Geleneğin İcadı. (Çev. M. M. Şahin). Agora. (Orijinal yayım tarihi 1983).

Comments


Adsız tasarım-77.png
  • alt.text.label.Twitter
  • alt.text.label.Instagram
  • Youtube
  • alt.text.label.Facebook

©2024, KAF | Kültür Araştırmaları ve Faaliyetleri Merkezi. Tüm Hakları Saklıdır.

bottom of page