Dîvânu Lugâti't-Türk ve Türkoloji’deki Yeri
- Ümit İşlek
- 12 Nis 2023
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Ağu 2024

Genel tanımlara göre Türk dilini, edebiyatını, tarihini, geleneklerini, maddî ve mânevî kültürünü belli sistemler içerisinde toplayıp araştıran bilim dalına "Türkoloji" denir. Özellikle geçmişte yaşamış Türk toplulukları ve Türk dilleri bu bilim dalının ana konusudur. Bu bilimi disiplin hâlinde işleyen kişilere ise Türkolog denir. Türkoloji ile ilgili ilk araştırmalarının en eskisi doğuda Kâşgarlı Mahmut’un Dîvânu Lugâti't-Türk’ü (1077) ile 11. yüzyıla tarihlenir.
Daha sonraki yüzyıllarda yapılan bazı ufak çaplı tarihî Türkolojik çalışmalar mevcuttur. Günümüzün modern Türkolojisi ile ilgili ilk çalışmalar Avrupalılar tarafından yapılmıştır. Bilhassa Osmanlı ile Avrupalılar arasında meydana gelen siyasî etkileşimler sonucu, Avrupa'da Türkoloji çalışmaları artış göstermiştir. Johann von Strahlenberg, Pietro Ferraguto, Johann Schiltberger gibi isimler ilk çalışmaları yapmış ve öncü olmuşlardır. 17. -18. yüzyıllarda hız kazanan Türkoloji araştırmaları ile Avrupa’da birçok üniversitede Türkoloji bölümleri açılmıştır. Avrupalılar bu tür atılımlar kaydederken Türk aydınları, bu çalışmalarla daha sonra ilgilenmeye başlamışlardır. 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında Ahmet Vefik, Süleyman Paşa, Ahmet Cevdet, Fuat Paşa, Ali Süavi, Şemseddin Sami gibi isimler öne çıkmış ve ilk çalışmaları yapmışlardır. Ziya Gökalp'in Türklük ile ilgili sosyolojik çözümlemeleri ve Fuat Köprülü'nün 1924'te İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde kurduğu Türkiyat Enstitüsü ile birlikte Türkoloji büyük bir önem kazanmaya başlamıştır. Ancak 1914’e kadar Türkoloji ile ilgili ilk eser olan Dîvânu Lugâti't-Türk hakkında, varlığı dışında hiçbir bilgiye rastlanmamaktadır. Eserin geçtiği ilk kaynak 17. yüzyılda yazılmıştır.

Şemsettin Sami
Bu yazının asıl konusunu teşkil eden Dîvânu Lugâti't-Türk, 1914'te Diyarbekirli Ali Emirî tarafından, İstanbul'da bir sahaftan satın alınmıştır. Dîvânu Lugâti't-Türk'ün varlığı, Antepli Aynî'nin eserleri ile Kâtip Çelebi'nin Keşfü’z-Zunûn'u gibi tarihi eserlere dayanmaktaydı. Ali Emirî'nin uzun süreli bir saklayış/koruyuşundan sonra Kilisli Rıfat Bilge tarafından temize çekilip düzenlenmiş olan eserin ilk basımı 1940-43 yılları arasında Besim Atalay tarafından dört cilt hâlinde yapılmıştır. Bu aşamadan sonra Türkoloji, Kâşgarlı Mahmut’un Dîvânu Lugâti't-Türk'ü ile birlikte bir üst aşamada değerlendirildiği söylenebilir. Ardından eser ile ilgili akademik çalışmalarda artış görülmektedir.
Yoğunlaşan akademik çalışmalar sonucunda Dîvânu Lugâti't-Türk'ün önemi anlaşılmıştır. Henüz 11. yüzyılda, Türkolojik içerik bakımından böylesi bir eserin inşa edilmesi Türkologlarca hayranlık uyandıran bir durumdur. Kâşgarlı bu eserin içeriğini on yılı aşkın bir sürede, neredeyse tüm Türk boylarını at sırtında gezerek derlemiştir. Eser, tarihî Türk lehçeleri, şiirler, manzum-mensur sözler, Alp Er Tonga gibi tarihî kişilikler, Müslüman ve diğer dinlere mensup olan Türkler arasındaki iletişim tarzı ve ilişkiler, içerdiği harita ile verdiği coğrafî bilgiler gibi pek çok alanda topladığı bilgileri içermektedir.

Ali Emirî
Eserde yer alan filolojik bulgular, beyit ya da dörtlük hâlindeki şiirler gerek İslâm gerek İslâm öncesi inançları, bazı tarihî karakterlerin yaşamlarından ipuçları veya kesitleri, din dışı törenler, kıyafet ve yiyecek-içecekler gibi birçok konuyu yıllar boyu süren bir uğraşla derleyen ve en sonunda sistemli bir biçimde kitaplaştıran Kâşgarlı, bütün macerasıyla Türkolog, Dîvânu Lugâti't-Türk de Türkolojik bir eserdir. Dîvânu Lugâti't-Türk, Türkoloji’nin kuruluş eseridir, dolayısıyla Kâşgarlı Mahmut da ilk Türkolog olarak kabul edilmektedir.
Comentarios