Dil Edinim Sürecindeki Yaklaşımlar
- Caner Çetin
- 10 Oca
- 10 dakikada okunur

Dil, iletişim kurmamız için bir araçtır. Somut ve soyut ifadelerin zihindeki karşılığının sözel bir ifade ile karşımızdaki kişiye aktarılma sürecidir. Dil ifadeleri, insan ve insan olmayan canlılarda farklıdır. Bu özelliğin en çok insanlarda geliştiğini söyleyebiliriz. Soyut kavramların dilin farklı kullanımları ile açıklanmaya çalışılması gibi kavramsallaşmış açıklamalar sadece insana özeldir.
Dilin ortaya nasıl çıktığına dair veya dili nasıl edindiğimiz konusunda farklı yaklaşımlar ve kuramlar mevcuttur. Bu kuramların arasında Piaget’in ve Vygotsky’nin gelişim kuramları vardır. Kuramlarında çocuğun gelişim göstermesi için dilin kullanımına dikkat çekerler. Biyolojik temelli yaklaşımların başını, isimleri belirli beyin bölgelerine karşılık gelen Broca ve Werncike çekmektedir. Onlar dilin üretiminin biyolojik temellerine dikkat çekerler.
Dil üretimi, dil bilme ve konuşabilme ile farklılaşmaktadır. Dil ve karar verme arasında bazı ilişkiler söz konusudur. Literatürde iki dilli ve tek dilli olma ile ilgili çalışmalar da mevcuttur. Kişilerin sözcük bilme sayıları, diğer dillere gösterilen dikkat süreleri ve hatta kişiler arasından kiminle konuşmayı seçtiğine dair yapılan çalışmalar yer almaktadır. Bu araştırmaların önemi, dil bilmenin ve kavramanın insanın davranışsal eğilimlerini anlamaya fayda sağlamalarıdır.
Vygotsky’de Dil Kavramı
Vygotsky’ye göre çocuk çevresel koşulların içinde gelişir ve büyür. Bu süreçte çocuk akranlarından, ailesinden, okul çevresinden ve kültürel normlardan öğrenir. Kimi zaman çocuk çevresinden rehberlik alarak yeni deneyimleri öğrenir. Örneğin çocuğun zorlandığı görevlerde annesi ya da babası görevi nasıl yapacağına dair yönergeler verebilir. Çocuk yönergeleri takip eder ve bir öğrenim süreci tamamlanmış olur. Bu öğrenim sürecini dil ile oluşturur. Vygotsky kuramını geliştirirken içinde yaşadığı sosyalist toplumdan etkilenmiş ve kuramında çevrenin ve çevreyi oluşturan faktörlerin çocuğun üzerine büyük bir etkiye sahip olduğunu dile getirmiştir (Atak, 2016: 169-172; Öncü, 1999: 230).
Vygotsky “Yakınsak Gelişim Alanı” kuramında sosyal etkileşim ile öğrenmeye vurgu yapar. Bu kuramına göre çocuk yeni bir yeteneği tek başına kazanamadığında (örneğin bisiklet sürmeyi öğrenmek gibi) yetişkinden ya da bu eylemin nasıl yapılacağını bilen birinden yardım alarak bunu gerçekleştirebilir hâle gelir. Bu süreçte çocuk, çevresi ile etkileşim içindeyken bir eylemi tek başına nasıl gerçekleştireceğini öğrenir ve bu da Vygotsky için çocuğun bireyselleşme sürecini anlatır (Öncü, 1999: 230-232; Atak, 2016: 173). Vygotsky bu alanı potansiyel gelişim alanı olarak ele alır ve çocuğun dışarıdan yardım alarak yeni bir bilgiyi kazanması olarak betimler (McLeod, 2024).
Kuramında dilin diğer kişilerle etkileşim için bir araç olduğundan bahseder ve dışsal konuşmaya değinir. Çocuğun kendi kendine sesli şekilde konuşması Vygotsky’ye göre bilişsel fonksiyonlarını regüle ve toplumsal çevresi için kendini dengeleme işlevi görür. Dıştan konuşmak, çocuğun öğrendiği yeni kalıpları kendi kendine pratik edinmesi ve bunu kendi bilişine kazandırabilmesi için bir araçtır (Atak, 2016: 170). Dışsal konuşma ile sosyal ilişkileri anlama süreci çocukta 5-7 yaşlarında zirveye ulaşır ve 9 yaşlarında son bulur. Vygotsky bu süreci sağlıklı bulur ve dıştan sesli konuşmanın içsel konuşmaya dönmesinin bilişsel gelişimdeki önemli bir kazanım olduğundan bahseder. Çocuk yeni deneyimlerini dışsal konuşma ile regüle eder ve bilişsel davranış rollerini, davranış kalıplarını öğrenir. Bu bilişsel kazanım içsel konuşma ile tamamlanır (Atak, 2016: 170).
Dışsal konuşmanın duygusal ifade ve regülasyon sürecinde bir katkısı olduğunu da destekleyen çalışmalar vardır. Yaratıcılıkta, diğerleri ile yapılan faaliyetleri programlamada, fantezide dışsal konuşmanın rolü vardır. Bu tür konuşmalar ayrıca çocuğu kendi otobiyografik belleğini yaratmaya çalıştığını ve katkı sunduğunu da gösterir (Alderson-Day & Fernyhough, 2015: 936).
Konuşmanın gelişmesinin toplumsaldan bireyselleşmeye doğru gerçekleştiğini ifade eder. Dil ve düşüncenin birleşim sürecinde iki ilke rol alır. Bunlardan ilki tüm zihinsel işlemlerin dışsal ve toplumsal kökenli oluşu ve ikinci neden olarak dilin toplumsal etkileşimde aracı olmasıdır. Çocuk sonuç olarak dışsal kaynaktan bilgi alır ve onu kendi kendine biçim vererek çevresi ile etkileşime girmeye kendini hazırlar. Vygotsky bu sebeple özel konuşma ile daha çok meşgul olan çocukların toplumsal olarak daha yeterli olduklarını öne sürer (Öncü, 1999: 234-235; Vygotsky, 1985: 41).
Piaget’de Dil Kavramı
Piaget, 1896 yılında İsviçre’de dünyaya gelmiştir. Gençlik yıllarını biyoloji ve epistemoloji ile ilgilenerek geçirdi. Zürih’e doktorasının ardından gitmiş ve burada kaldığı süre boyunca Freud ve Jung’tan etkilenerek psikanaliz ve çocuk psikolojisi arasındaki ilişkiye değinen bir makale kaleme almıştır. 1920 yılında Zürih’ten Paris’e gitmiş ve mantık, patolojik psikoloji, epistemoloji ve bilim felsefesi derslerini okutmaya başlamıştır. Paris’te Simon ve Binet ile beraber araştırma yapma şansı yakalamıştır. Bu çalışmalarda aynı yaştaki çocukların yanlışlarının aynı yanlışlar olduğunu, farklı yaş grubundaki çocukların da hatalarının birbirinden farklı olduğunu saptamıştır. Bu bulgu onu bilişsel yapı üzerinde çalışmaya itmiştir (Ürünibrahimoğlu ve Göçer, 2022: 19).
Piaget’nin aynı zamanda bir biyolog olması onun zihni açıklarken canlıların hayatta kalması için gereksinim gösterdiği biyolojik gerekliliklere de değinmesine yol açmıştır. Ona göre zihinsel eylemler ve biyolojik eylemler canlıların hayatta kalması için gerekli olan sürecin parçalarıdır. Zihni açıklamaya yarayan örüntüleri açıklarken farklı yaklaşımlara değinmiştir. Şema, özümseme, uyumsama ve dengeleme Piaget’in literatüre kazandırdığı kavramlardır (Ürünibrahimoğlu ve Göçer, 2022: 21-23).
Bilişsel gelişim evrelerini açıklarken Piaget dört evreyi ortaya atmıştır. Bunlar Duyusal-Motor Dönemi, İşlem Öncesi Dönemi, Somut İşlemler Dönemi ve Soyut İşlemler Dönemi’dir. Duyusal-Motor Dönemi, doğumdan itibaren ilk iki yılı kapsar. Bu dönemde bebekler çevrelerini ağızları, elleri ve bacaklarının yardımıyla tanırlar. Refleksler bu dönemde içerisinde önemli bir rol oynar. Bellek ile taklit etme becerilerinin gelişimi bu zamanda başlar. Çevrenin duyusal algılarla, bedensel hareketlerle çözümlenmeye çalışmasını Piaget, düşünme yeteneğinin bedensel eylemlerden bağımsız olmadığını ifade ederek ele alır. İşlem Öncesi Dönemi, 2 ile 7 yaş arasına karşılık gelir. Bu aşamada çocuklar sözcük kullanımı ve semboller yardımıyla nesneler arasındaki ilişkileri anlamaya çalışır. Benmerkezci bir bakış açısı bu evrede ortaya çıkar. Madde korunumu ilkesi ise henüz gelişmemiştir. Çocuklar geçmişte yaşadıklarını hatırlayabilirler ancak düşünme biçimleri zihinsel sınırlılıkları tarafından engellenmiştir. Çocuklar bu evrede göz önünde olmayan nesneleri temsil eden çeşitli semboller üretebilirler. Somut İşlemler Dönemi, 7 ile 11 yaş aralığını kapsamaktadır. Bu dönemde matematiksel dönüşümlerde iyileşmeler görünmektedir. Örneğin 5+2’yi toplayabilir ancak 5-3 sorusuna cevap veremeyebilirler. Madde korunumu bu dönemde kazanılır ve çocuklar maddelerin şekilleri değişse de temel hâllerini koruyacaklarını anlarlar. Soyut İşlemler Dönemi, yaklaşık olarak 11 yaşında başlar. Bu dönemdeki en başarılı edinim soyut düşüncenin kazanılmasıdır. Olayları soyut biçimde düşünerek neden ve sonuç ilişkisini sağlıklı bir şekilde kurabilmeye başlarlar. Atasözlerini, deyimleri bu yaşta anlamaya başlarlar (Ürünibrahimoğlu ve Göçer, 2022: 24-25; Ertan, 2023: 41-43). Piaget bu gelişim evrelerinde yalnızca ilk evrede dilin etkisinden bahsetmiş ve dilin işlevini sınırlı olarak ele almıştır. Piaget için dilin tek işlevi duyusal motor dönemde işaret ile işaret ettiği şey arasındaki etkileşimdir. Burada dil çok sınırlı bir rol oynamaktadır (Müller & Carpendale, 2000: 146).
Vygotsky, Düşünce ve Dil kitabında Piaget’nin kuramlarına yönelik eleştirisini yapar. Piaget’nin benmerkezci konuşmasının deneysel tabanına iner ve Piaget’nin özellikle yedi yaşındaki çocukların yüzde 44 ile 47’sinin benmerkezci konuşma sergilediğini bulduğunu ifade eder. İlginç olarak Piaget’nin benmerkezci konuşma kavramının çocuğun sadece kendisi hakkında sesli olarak konuşmasını ifade ettiğini söylerken toplumsal konuşmanın yine sesli olmakla beraber çevresindeki kişilere dair bir söylem olduğunu söyler. Bu benmerkezci konuşmanın bitişini Piaget yedi ya da sekiz yaşları olarak görür çünkü bu yaş aralığında çocuk çevresiyle iş birliği yapmaya başlamaktadır (Vygotsky, 1985: 34-35).
Vygotsky yaptığı çalışmalarda benmerkezci konuşma şeklinin zamanla yerini içe yönelik konuşmaya bıraktığını ifade eder ve bu düşüncesiyle Piaget’nin benmerkezci konuşma şeklinin ortadan kalktığı görüşüne karşı çıkar. Yaptığı deneylerde benmerkezci konuşmanın devam ettiğini ancak içsel konuşma biçiminde sürdüğünü ifade eder (Vygotsky, 1985: 38). Aynı eserinde Vygotsky, Piaget’yi toplumsal ve çevre ile girilen ilişkiye yeterince vurgu yapmadığı için eleştirmektedir. Benzer şekilde Piaget’nin çalışmalarını sadece çocuk bakımevlerinde hâlihazırda oyun oynayan çocuklar üzerinde yaptığı için de eleştirmektedir (Vygotsky, 1985: 46).
Chomsky’de Dil Edinimi ve Zihin Süreçleri
Chomsky için dil doğal ve otomatik bir biçimde gelişir. Çocuklar dili, bir ek enerji harcamadan doğuştan öğrenecek biçimde dünyaya gelirler. Sınırsız bir cümle kurma yetileri vardır. Dil gelişimi için kültür ve diğer çevresel faktörler önemli bir rol oynar ancak burada bir doğuştan gelen etki de vardır. Bu bağlamda Chomsky kuramını biyoloji tabanına oturtmakla beraber çevreden maruz kalınan örüntülere az da olsa önem atfetmektedir. Onun için dil yetisi deneyimle gelmez. Chomsky, dilin öğrenilmediğini ve onun kazanıldığını ifade etmektedir. Dilin öğrenildiğini varsayan kuramlara da karşı çıkmaktadır. Onun biyo-dilbilim modeli üç faktör içermektedir: Evrensel bir gramer, deneyim ve üçüncü faktörler (Yang vd., 2017: 104; Wen, 2013: 149; Müldür, 2016: 48; Touqir vd., 2018: 2).
Evrensel gramer kapsamında hiçbir çocuğun dilbilgisi kurallarına çalışması gerekmemektedir. Çocuk dili nasıl edineceğine dair derin bir anlayışa, bilinç dışında yerleşmiş olan bir anlayışa sahiptir. Çocuk bu süreçte duyduğundan doğrudan bir kazanım elde etmektedir. Chomsky için temeldeki tek dil evrensel dilbilgisidir. Chomsky’nin “Dil Edinim Aygıtı” olarak nitelendirdiği yetenek ile her çocuk biyolojik bir yetenek olarak dili kazanır. Bu kazanım her çocuk için geçerli olan evrensel bir kazanım sürecidir. Süreç çocukların ana dilleri için 5 ya da 6 yıl içinde sonlanır. Çocuklar bu sürede kendi dillerinde akıcı şekilde konuşmayı edinirler (Avci, 2023: 59; Wen, 2013: 151; Müldür, 2016: 70).
Tüm dillerde ortak olan 3 konu üzerinde durmuş ve ilkelerinin evrensel dil kapsamında ele alınması gerektiğini savunmuştur: Evrensel sesbilgisi, evrensel anlambilimi ve evrensel sözdizimi. Evrensel sesbilgisi, dillerde yer alan sembollerdir. Semboller alfabeler ve dile özgü harflerdir. Evrensel anlambilim, sesbilgisinin gelişmiş versiyonudur. Öğrenilen seslerin bir anlama dönüşmesi için kavramların sözcüğe dökülmesidir. Evrensel sözdizimi, sözcüklerin bir araya gelmesi ve bir araya gelen sözcüklerin bir anlam taşımasıdır. Chomsky’nin hedefinde dilin derin, yüzeysel, sözdizimsel gibi temel dilbilgisi terimleri yoktur. Temelinde amaç, dünyayı kavrama ve anlamlandırma ilkelerini kazanmak vardır (Avci, 2023: 64-65).
Chomsky, evrensel dilbilgisi kuramını marstan gelen bir uzaylının insanların nasıl iletişim kurduğunu anlamlandırma analojisi olarak açıklamaktadır. Buna göre uzaydan gelen bir uzaylı insanların konuştuğunu anlar ancak bunların farklı diller olduğunu anlayamaz. Uzaylı, dünya üzerindeki tüm insanların aynı dili konuştuğunu düşünür. Onun için diller arasında bir fark yoktur çünkü Chomsky için tüm dillerin temelinde aynı kalıplar vardır (Avci, 2023: 65).
İnsan doğası ve onun dil ile ilişkisine değinen Chomsky, insan doğasını “evrensel dilbilgisi” kavramı ile yorumlar. Onun insan doğası kavramı insanın doğuştan biyolojik olarak belirlenmiş bazı biyolojik şemalarla dünyaya gelmiş olduğuna karşılık gelir. Bu şemalar, kişinin kültürel, bireysel gibi tüm davranışlarına yön veren bir güç, genel düzenleyici ilkelerdir. Bu bağlamda kuşun uçması ve konuşamaması onun biyolojik şemaları iken insanların konuşabilmesi ancak uçamaması insanın biyolojik şemaları ile ilgilidir. Onun biyolojiye önem vermesi felsefe dünyasında deneycilere karşı çıktığına karşılık gelmektedir. Ona göre insan zihni bir tabula rasa değildir ve içsel bir doğaya sahiptir. Bu yüzden zihninin belirleyicisi deneysel veri olamaz (Müldür 2016: 41-43).
Chomsky kuramının detaylarına iner ve dil edinimine dair görüşlerini zenginleştirir. Bunun için “Üretici Gramer” yapısını kurar. Bu yapı, evrensel dilbilgisi kuramı içinde yer alan ve dilin yüzeysel açıdan belli kalıplarla birden çok sesi bir araya getirilmesi olarak ele alınmasıdır. Burada Chomsky iki boyuttan bahseder: Yüzey ve derin yapı. Yüzey yapıyı organlar oluşturur ve bu sebeple de temelleri somuttur ancak derin yapı beyin ve dil arasındaki soyut bir ilişkiye dayanmaktadır. Bu yaklaşıma göre yüzeysel yapı, biyolojiye ait olanı; derin yapı zihne ait olanı temsil eder. Bu süreçte dışarıdan duyulan ses girdisi kulaktan zihne aktarılır. Zihindeki ses kişide bir sesbilgisi oluşturur ve bu kural kendiliğinden gelişmeye başlar (Avci, 2023: 66).
Chomsky, özneye özel bir değer vererek onun üretkenliği sağlanması için dilde olması gereken ön koşul olarak görmektedir. Örneğin “Ali, kitap okuyor.” cümlesinde öznenin varlığı mutlaktır. Chomsky, cümlenin ögeleri bu durumda yer değiştirse de esasında üç temel öbek üzerinde kurulu olduğunu ifade eder: Özne, tümleç ve yüklem (Avci, 2023: 68).
Chomsky, kişilerin dili nasıl edindiğini açıklamak için “Dil Edinim Aygıtı” adlı bir kuram geliştirir. Dil ediniminin biyolojik ve a priori bir yapısı olduğunu ifade eden Chomsky, dil yetisini edinç ve edim kavramları üzerinden açıklar. Edinç, dilsel kullanımı mümkün kılan doğuştan yetiyi karşılarken edim ise bu yetinin sağladığı dil olgularının dışavurumudur. Müldür’e göre edinç dilin a priori bilgisiyken edime bu dilin kullanımıdır (2016: 48-49). Chomsky, dil yetisini dilin a priori bilgisi olarak görmekten ziyade insan doğasının biyolojik bir bileşeni olarak görür. Chomsky’nin insan biyolojine atfettiği değer a priori kavramına benzer olsa da biyolojiyi önde tutmaktadır. Bu sebeple ilerleyen eserlerinde dil yetisi kavramı için “dil organı” ifadesini kullanır (Müldür, 2016: 51). Dil organı onun için diğer organlar gibi gelişen bir organdır ve bu bakımdan dil edinimi içgüdüseldir, özel bir “konuşma organı”na dayanır. Bir güvercin kanatları ile içgüdüsel bir şekilde nasıl uçmayı öğreniyorsa aynısı çocuk için de geçerlidir (Müldür, 2013: 68-69).
İnsandaki dil edinim yollarını açıklayan Chomsky, dilin türe özgülüğü üzerine de çalışmalar yürütmüştür. Bunun için felsefeden faydalanmış ve kendi düşüncelerini ortaya koymuştur. Dil yetisinin türe özgülüğü konusu tartışmasında iki farklı uç vardır: Dil yetisi insana özgüdür ve dil yetisi başka canlılarda bulunur ancak bu gelişmişlik insanda olduğundan az gelişmiş, ses düzeyinde kalmış olduğu düşüncesidir. Biyolojik özelliklere dikkat çeken Chomsky, dil yetisini özgün ve sadece insana ait olarak görmektedir. Yalnızca insanların kendilerini ifade etmek için dil yetisini geliştirdiğini ifade eder. İnsan ve hayvan dilinin birbirinden farklılaştığını açıklamak için “kesintili sonsuzluk” veya “ayrık sonsuzluk” özelliklerini açıklar. Kesintili sonsuzluk terimi, dilde örneğin altı ya da yedi sözcükten oluşan cümlelerin kurulabilmesine karşılık altı buçuk sözcükten oluşan cümlelerin kurulamamasını ifade eden bir özelliktir. Bu kesintili sonsuzluğun düşünmeyi mümkün kılan şey olduğunu söyler ve sadece insan dil yetisinde görüldüğünü ekler (Müldür: 2016: 60-62).
İlgili literatür ışığında Chomsky’nin ve Piaget’nin dil üzerine çalışmalarının daha çok biyolojiye ve bireysel süreçlere odaklandığını ifade edebiliriz. Vygotsky’de bu biyolojik bağlam görülmemekle beraber dilin sosyokültürel bağlamda önemi vurgulanmaktadır. Bu açıdan Piaget ve Chomsky kültürel ve sosyal bağlama yeterince değer atfetmez. Bu kuramları için bir dezavantaj oluşturduğu gibi eksik bir yön olarak ele alınabilir. Piaget ve Chomsky’nin aksine Vygotsky kültürel bağlama öncelik verir. Burada da bilişe verilen değerin az olduğu görülmektedir. Her üç kuramcının en güçlü yanları, içinde bulundukları çağda en iyi çalışmaları yapmaları ve insanda dil gelişimine dair güçlü çalışmalar yapmalarıdır.
Kaynakça
Alderson-Day, B. & Fernyhough, C. (2015). Inner Speech: Development, Cognitive Functions, Phenomenology, and Neurobiology. Psychological Bulletin, 141(5), 931-965.
Atak, H. (2016). Piaget ve Vygotsky’nin Kuramlarında Çocukların Toplumsallaşma Süreci. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 9(2), 163-176.
Avci, B. (2023). İnsanın Dilsel ve Bilişsel Gelişiminin Felsefi Açıdan İncelenmesi: Noam Chomsky, Lev S. Vygotsky, Michael Tomasello. [Yayınlanmamış yüksek lisans tezi]. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi.
Ertan, B. (2023). Günümüz 4-11 Yaş Çocuklarının Ahlaki Yargı Gelişimlerinin Piaget’nin Ahlaki Yargı Gelişim Kuramına Göre İncelenmesi. [Yayımlanmamış yüksek lisans tezi]. İbn Haldun Üniversitesi.
Flinker, A., Korzeniewska, A., Shestyuk, A. Y., Franaszczuk, P. J., Dronkers, N. F., Knight, R. T. & Crone, N. E. (2015). Redefining The Role of Broca’s Area İn Speech. Proceedings of the National Academy of Sciences, 112(9), 2871–2875.
McLeod, S. (9 Ağustos 2024). “Vygotsky’s Theory of Cognitive Development” [Erişim Tarihi: 21 Kasım 2024].
Müller, U. & Carpendale, J. I. (2000). The role of Social İnteraction in Piaget’s Theory: Language for Social Cooperation and Social Cooperation for Language. New Ideas in Psychology, 18(2–3), 139–156.
Müldür, F. (2016). Noam Chomsky’de “Evrensel Dilbilgisi” kavramı: Gelişimi, Kapsamı ve Başlıca Dil Yaklaşımları İçindeki Yeri. [Yayınlanmamış yüksek lisans tezi]. Mardin Artuklu Üniversitesi.
Öncü, T. (1999). Lev s. Vygotsky’nin Gelişim Kuramı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 39(1-2), 227-236.
Touqir, S., Mushtaq, A. & Nasir, T. (2018). Chomsky’s Contribution to Linguistics: A Review. Global Anthropological Studies Review, 1(1), 1–10.
Ürünibrahimoğlu, M. & Göçer, V. (2022). Piaget, Bruner ve Vygotsky: Hayatları, Eserleri ve Bilişsel Gelişim Kuramları. Usbilim Sosyal Bilimler Dergisi, 4(7), 18–36.
Vyogtsy, L. (1985). Düşünce ve Dil. Toplumsal Dönüşüm.
Wani, P. D. (21 Eylül 2024). “From Sound to Meaning: Navigating Wernicke’s Area in Language Processing. Cureus.” [Erişim Tarihi: 21 Kasım 2024]. https://doi.org/10.7759/cureus.69833
Wen, H. (2013). Chomsky’s Language Development Theories: Rescuing Parents out of Dilemma. International Journal of Learning and Development, 3(3), 148.
Yang, C., Crain, S., Berwick, R. C., Chomsky, N. & Bolhuis, J. J. (2017). The Growth of Language: Universal Grammar, Experience, and Principles of Computation. Neuroscience & Biobehavioral Reviews, 81, 103–119.
Comments